Yazar: İbrahim CANAN - Yazarın aynı adlı eserinin bir özetidir.
Birinci bölümde terbiyenin tarifi yapılmış, Efendimiz (as)'in terbiyesine dair izah getirilmiştir.
İkinci bölümde “terbiyenin safhaları” sıralanmış ve bunlar ara başlıklarla genişletilmiştir. Ara başlıklardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: “nikah öncesi tedbirler”, “nikahtan doğuma kadar tedbirler”, “tatbiki safhalar”, “çocukluk devri safhaları”, “çocukluk ve gençlik devrelerinin ehemmiyeti”.
Üçüncü bölümde “temel eğitim” başlığı altında “temel eğitim nedir”, “sünnette temel eğitim tatbikatı”, “mahalle mekteplerinin programı”, “içtimai terbiye”, “bedeni terbiye”, “tedip”, “hidane” konuları incelenmiştir.
Dördüncü bölümde “cinsi terbiyenin esasları” başlığı altında “cinsi terbiye”, “kızların terbiyesi” tek tek ele alınarak vuzuha kavuşturulmuştur.
Beşinci bölümde ise “terbiyede muhit şartları” ana başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. “Muhit” kavramı da “içtimai muhit” ve “fiziki muhit” çerçevesinde incelenmiştir.
“Terbiye” Arapça asıllı olup r. b. y maddesinden muştaktir. Kamusa göre “bir nesne nema bulup artmak, yüksek yere çıkmak ve bir nesne şişip kabarmak'”manalarına gelir. Lügat yönünden bir şeye neşv-i nema vermek, büyütmek, yükseltmek, yetiştirmek manalarına gelir.
Terbiyeyi Eflatun'un “bedene ve ruha müsaid oldukları tekemmülü temin etmek, kabil olduğu kadar hüsün ve kemal vermektir” diye tarif ettiği belirtilir. Bu ifade ile insan fıtratında kuvvet halinde duran bir kısım kabiliyetler bulunduğu kabul edilmiş oluyor. Bu kabiliyetler harici bir müdahale olmazsa inkişaf etmeyecektir ve ya aralarında ahenktar bir gelişme husule gelmeyecektir. Öyleyse fıtratta mevcut bu kabiliyetlerin ahenkli inkişafı için bir kısım iradi faaliyetler gerekmektedir ki bu faaliyete terbiye denmektedir.
Terbiyenin dini açıdan tarifi de şöyle yapılmıştır. “Abdi vezaifi diniyye ve dünyeviyesini bihakkın ifa edebilecek bir hale isal eylemektir”
Ferdin fıtratında doğuştan getirdiklerine “tabiat” sonradan kazandıklarına da “kültür” diyeceksek terbiyeyi “teraküm eden, biriken beşer kültürünü yeni nesillere aktarma ve doğuştan getirdiği kapasitelerini. inkişaf ettirme faaliyeti” şeklinde tarifi mümkündür. İbn-i Mace'nin tahric ettiği bir rivayette Hz. Peygamber (S. A. V) “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim.”buyurarak kendisini bir muallim, bir mürebbi ve terbiyeci olarak tanıtmaktadır.
Peygamberliğin en mühim gayesi terbiye olunca yeni yetişen neslin sorumlularının da en mühim vazifesi terbiye olmalıdır. Bu sebeple Hz. Peygamber (as) çocukların terbiyesinden behemehal babaları sorumlu tutmuş, ulema da baba olmadığı takdirde dede, anne, vasi, kayyım vs. den her kim velayeti üzerine almışsa ona, hiçbirinin bulunmadığı hallerde sultana tevdi ederek çocuğu mürebbisiz bırakmamıştır.
Kuran-ı Kerim'de” Ey iman edenler kendinizi ve aile halkınızı yakıtı taş ve insanlar olan ateşten koruyun.” buyrulmaktadır. Burada emredilen korumanın tedip, tezhib, güzel ahlaki talim, kötü arkadaşlardan korumak, zevk için yemeğe alıştırmamak, ziyneti, konforu sevdirmemek vs. gibi terbiye faaliyetleri olduğu belirtilmiştir.
Bir başka ayette de “Ey iman edenler zevceleriniz ve evlatlarınız size bir nevi düşmandır. O halde onlardan sakının. mallarınız ve evlatlarınız(sizin için) bir fitnedir” buyrulmaktadır. Fitneden maksat imtihan vesilesi olduğu belirtilmiştir. İmtihanı kazanmanın tek yolu ise, onlara karşı vazifelerini yapmak, ahlaklarını güzel kılma, onları hayata en güzel şekilde hazırlamaktır.
Nikah öncesinde yapılması gerekenlerle alakalı tavsiyeler:
Nikah öncesi karar aşamasında olan gençlere Efendimiz (as)” Kadın dört şey için sevilir: Malı, güzelliği, hasebi, dini. Siz dindar olanı tercih edin, huzur bulursunuz.”
Özellikle dindar ve asaletli kadın üzerinde duruluyor. Diğer özelliklerin geçici olabileceği beyan ediliyor. Bunlar iyi tetkik edilmelidir.
Evlenilecek kişide aranılacak diğer vasıflar da “bakire olması”, “velud olması” olarak sıralanmıştır.
Nikah sonrası eşlerin birbirleri ile teması esnasında yapılacak işlemlerle alakalı tavsiyelere yer verilmiştir ayrıca bu durumda okunacak dualar da takdim edilmiştir.
Yazarımız çocuk devri yaş safhalarını izah ederken”Terbiye nokta-i nazarından, ferdin hayatında en mühim safhayı doğumunun ilk gününden itibaren çocukluk yılları teşkil eder” ifadesini kullanmaktadır. Batı bugün doğum saatlerinin bile ehemmiyetinden bahsetmekte, çocuğun bütün kabiliyetlerini hayatın ilk yıllarında geliştirerek son şeklini aldığını iddia etmektedir. Amerikalı Prof. Bloom ispat etti ki insan zekasının vasıflarının yarısı dört yaşına geldiğinde üçte ikisi de altı yaşına gelince teşekkül etmiş durumdadır.
Çocuğa müdahale ile ilgili sünnetin iyi alışkanlıkları kazandırmak, istenmeyen davranışları zecretmek hususunda belli bir yaşı zikretmediği görülmektedir.
Efendimiz (as) çocuklara ilk öğreteceğiniz kelime “La ilahe illallah” olsun buyurmaktadır. Bu da bir bakıma telkindir. Gazali “çocuktaki temyiz alameti görünce onun iyi murakabe edilmesi gerekir” der. Bunun ilk alameti de haya belirtilerinin zuhurudur.0 ne vakit utanarak bazı şeyleri yapmayı terk ederse bu akıl nurunun onda doğduğunun alametidir.
Temyiz yaşı ile ilgili olarak İbnül Kayyimil Cevziyye bunun umumiyetle yedi yaş kabul edilmesine rağmen daha küçük yaşlarda olabileceğini söyler. İlim adamlarının çoğu bu yaşı ortalama 7-8 yaş olarak kabul etmiştir. Bunlar delil olarak nassları göstermişlerdir. Çocuklara namaz emri ile alakalı hadis gibi.
Şu halde bazı çocuklar için namaz, hidane, yatak ayrılması vs. aynı yaşta olabileceği gibi bazılarında ayrı yaşlarda olabilir. Şu rivayette mezkur izafiliğe nassı bir delil olmaktadır.”Namaz çocuk üzerine “akli erince”,oruç “takat getirince”, hudut ve şahadette “ ihtilam vacip olunca” olur.
Öğrenme yaşı ile ilgili olarak terbiyeciler umumiyetle çocukta belli bir olgunluk seviyesi olmadan öğretime zorlamanın fayda değil zarar getireceğini kabul ederler. 'Çocukların erken okula başlamaları onların boğulup bıkmalarına sebep olacaktır' kanaatı umumidir.
İslam müellifleri okula başlama yasını 5-7 olarak kabul etmektedir.
İman esaslarının çocuklara öğretilmesi ile Efendimiz (as) telkinde bulunmayı tavsiye etmektedir.
Bu konu ile alakalı bir rivayette Resulullah (as) hasta bir Yahudi çocuğunu ziyaret etmiş ve çocuğa Müslüman olmayı teklif etmiş çocuk da babasının izniyle Müslüman olmuştur.
Efendimiz (SAV) “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehli Beyt sevgisi, Kıraat-ı Kur'an; çünkü Kuran hamelesi hiç bir gölgenin bulunmadığı günde, peygamberler ve asfiyalarla birlikte Allah'ın gölgesindedir”,buyurur. Yine Enes (RA)'a Ey oğulcuğum Kur'an kıraatından gafil olma, zira Kur'an kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden ve haddi aşmalardan korur” buyurur. Demek ki çocuklar küçük yaştan itibaren dine ait belli güzelliklere yönlendirilmelidirler. Burada dikkat edilecek husus tedricilik esasına uygun bir uygulamanın tatbikidir.
Çocukların ibadete alıştırılması ile alakalı sünnette örnekler mevcuttur. Namazla alakalı hadis incelenerek temyizle alakalı 5 özellik sayılmıştır.1 ) yedi yaş 2) sağını soldan tefrik 3) Anlama 4)Dişeme: çocuğun namaz süt dişlerinin dökme dairesinde emredilmesi 5) 20'ye kadar sayma.
Alıştırma devresi ile ilgili olarak kolaylık tavsiye edilmiş ve rivayete göre Hz. Hüseyin çocuklara öğle ile ikindiyi birlikte, aksam ile yatsıyı birlikte kılmayı tavsiye eder.
Mescide alıştırma ile ilgili olarak “Size Resulullah'ın namazını haber vereyim mi?Namaz kılarken önce erkekler, onun arkasında da çocuklar saf yapardı. “Buradan çocukların camiye küçük yaşlardan itibaren getirildiğini ve namaza alıştırıldığını görmekteyiz.
Çocuklara şefkat ve şefkatlerin izharı üzerinde durulmuştur. Efendimiz(as)'in bizzat kendisinin torunlarını kucağına aldığı, öptüğü, saçını okşadığı rivayet edilmiştir.
Çocuklara sevgi, onların gelişmesinde gıda hükmüne geçtiği için şahsiyetlerinin teşekkül ve inkişafında ma-i hayat ziya-i şems durumundadır ve sosyalleşmesinde en önemli faktördür. Çocuğun müteakip yıllarda göstereceği bir takım ruhi bozukluklar ailesinden yeteri kadar sevgi ve alaka görememesi, kötü muameleye maruz kalmasıyla izah edilmektedir. “Benim on çocuğum var hiçbirini öpmedim diyene merhamet etmeyene merhamet edilmez” buyurur.
Efendimiz(as) çocukları çok severdi. Onlara selam verir, hal hatır sorar, hasta olunca ziyaret eder, onlarla şakalaşır, omzuna, sırtına alır, göğsüne çıkarırdı.
Ayrıca cinsi terbiye ele alınmıştır. Birinci kısımda bizatihi “cinsi terbiye”,ikinci kısımda “kızların terbiyesi” ile ilgili meselelere temas edilmiştir. Yine cinsi bilgiden, cinslere has kıyafetten, cinsler arası münasebetle, cinsi hayata, çeşitli cinsi tatmin yollarına kadar birçok meseleler şümullü olan sünnetteki cinsi terbiye, bazı hususlarda (kıyafette olduğu gibi) doğumla başladığı halde, diğer bir kısım meselelerde bedeni gelişmeye tabi olarak ileri yaşlarda söz konusudur. Cinsi hayatla ilgili bilgilerin yeni nesle aktarılması esastır. Gerekli bilgiler buluğdan önce gence verilmiş olmalıdır. Bunun yanında terbiyeciler kızların ve erkeklerin terbiyelerinin ayrı ayrı ele alınıp farklı terbiyeler tatbik edilmesi gerektiğini ileri sürerler. İki cins arasında en bariz ayırım, kıyafettedir. Birinde sadelik esas iken diğerinde renk ve süs esastır. Erkeğin kadına, kadının erkeğe benzemesi şiddetle yasaktır ve müeyyideye bağlanmıştır.
Son olarak sünnette ortaya konan terbiyenin gerçekleşmesi için fert nasıl bir içtimai ve fiziki çevre içerisinde yaşamalıdır ? Bu açıklanmıştır. Birinci kısımda önce cemiyet vus'atinde içtimai muhitin “salih” olması gerektiği belirtildikten sonra “aile” seviyesinde bu sarahatin nasıl olması gerektiği izah edilmiştir. Ailede karı-koca, evlat-ebeveyn münasebetleri de ayrıca ele alınmıştır.
Yine mesken üzerinde durulması meskenin beşeri münasebetler açısından önemi medeniyetle mesken ilişkisi açıklanmıştır. İslam kültürüne uygun meskenin nasıl olacağı da takdim edilmiştir. Dar evler çocuğa müdahaleyi kaçınılmaz kıldığı için nebevi terbiyede mühim bir esas olan “adem-i müdahale” prensibini tatbikat dışı bırakmaktadır Her halükarda mahremiyet ile ilgili emirlerin asgari seviyede tahakkuk edebilmesi için bir Müslümanın evi en az iki oda olmalıdır ve tezyinatta İslam kültürüne zıt düşen telkin unsurlarına yer verilmemelidir.
|